tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Kim Ellah’ın huzuruna bir iyilikle gelirse, o kimse için işlediği iyiliğe mukabil, on kat sevab ve mükafat vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, o kimse işlediği o kötülüğe mukabil sadece misliyle cezalandırılır. Onlar asla zulme uğramazlar.
(En’am, 6/160)
Hadîs-i Şeriflerden
Bir mü’minin mü’mine karşı durumu parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş binanın taş ve tuğlaları gibidir.
(Buhari, Salat 88, Müslim, Birr 65)
Dualardan
Cenab-ı Hak, sizi bu hizmet-i nuriyede daima muvaffak eylesin, âmîn. Ve sizden ebeden razı olsun, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Ey devamı isteyen nefis! Daimî olan bir Zât'ın zikrine devam eyle ki, devam bulasın.
Mesnevî-i Nuriye
SEMÂ PARÇALANDIĞI ZAMAN

SEMÂ PARÇALANDIĞI ZAMAN

19.05.2023

فَاِذَا انْشَقَّتِ السَّمَٓاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ

“Kıyamet günü semâ parçalandığı zaman, erimekte kızarmış yağa, renkte kırmızı  güle benzer.” (Rahman, 55/37)

Evvelki ayette kafir olan ins ve cinnin başlarına dünyada veya kıyamette veyahut haşirde ateşli demirler ve şuvazlı nuhasların semadan atılacağı haber verildikten sonra, bu ayetle de o gün semanın alacağı vaziyet haber verilmektedir.

Bu ayet-i kerime, ins ve cinnin üzerine demirli ateşlerin ve şuvazlı nühasların  atılmasından  daha büyük bir azaba işarettir. Çünkü Ellahu Teâlâ önceki ayet-i kerimelerde, sadece ins ve cinnin kendisinden korkup titreyeceği bir azabı beyan etmiştir. Bu ayet-i kerimede ise,  idrâk sahibi olan cin, ins, melaike ve ruhaniyattan herbirinin, korkup dehşete kapılacağı umumi bir azabı zikretmektedir. Çünkü bu ayet-i kerime, meleklerin ve ruhanilerin mekânları olan sema aleminin parçalanmasını haber vermek ile cin ve insin mekanları olan Küre-i Arzın harab edileceğini dahi iş’ar ediyor.

Hem Cenâb-ı Hak, Küre-i Arz ve üzerinde bulunan bütün mahlukatın fenasını كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ ayet-i kerimesiyle haber verince; melekler: هَلَكَ اَهْلُ اْلاَرْضِ “Yeryüzü ahalisi helak oldu.” dediler. Cenab-ı Hak فَإِذَا انشَقَّتِ السَّمَٓاءُ ayet-i kerimesiyle de sema ve içinde bulunan bütün mahlukatın fenasını haber verdi.

Bu ayet-i kerime, semanın parçalanıp erimekte kızarmış yağa, renkte kırmızı güle benzer bir vaziyet alacağını haber vermektedir. Bu hadisatın vuku bulduğu zaman ise, evvelki ayetle olan münasebetine göredir. Buna göre ayette beş vecih vardır.

Birinci Vecih: Bu hadisat dünyada olur. Semavi bir bela ve musibet geleceği zaman, sema âlemi kızarır ve ardından haddini aşanları cezalandırmak için Ellah’ın murad ettiği bir azab oradan iner. Geçmiş asırlarda yaşayan asi ve baği kavimlere, sema canibinden gelen azablar bunun misalidir. Şuayb (a.s)’ın peygamber olarak gönderildiği Eyke Kavmi’ne semadan inen ateş gibi.[1] Lut Kavmi’nin ve Ebrehe ordusunun başına yağan ahcar-ı semaviye de bunun başka bir misalidir. Hem istirak-ı sem’ için semaya çıkmak isteyen cinni şeytanların, nöbettar melekler tarafından şihablarla recmedilmeleri, bunun başka bir misalidir.[2] Üstad Bediüzzaman (r.a) Hazretleri, eserlerinde inkar ve isyan ile haddini aşan eski akvamın ahcar-ı semaviye ile taşlandığını ihbar ettiği gibi; bu asırda yaşayan insanların şirkten şükre girmedikleri ve Kur’an’a tarziye vermedikleri takdirde, melaike elleriyle başlarına ahcar-ı semaviye yağacağını bildirip onları ikaz ve ihtar etmiştir.

İkinci Vecih: Bu hadise, kıyamette, yani birinci nefhada olur. Sema o gün parçalanır ve meleklerin yeryüzüne inmesi son bulur. Zira onların mekanları tahrib olur.[3]

Üçüncü Vecih: İkinci nefhadan sonra haşir meydanında olur. İkinci nefhadan sonra kâinat yeniden diriltilir. Sema da haşir meydanına gelir. Haşir meydanında parçalanıp melekler oradan nüzül ederler ve haşir meydanını kuşatırlar.[4]

Dördüncü Vecih: Kabrin damı, ehl-i kubur için bir sema gibidir. Ehl-i kubur, kabirde o damın parçalandığını, oradan azab-ı İlahi’nin ve azab meleklerinin tazib edici aletlerle indiğini görür. O azabtan kurtulmak için kabirden çıkmak ister. Ancak kurtulamaz. Bu işari bir manadır.

Beşinci Vecih: Sekerata giren kimse, kıyametin koptuğunu, semanın parçalandığını, yıldızların dökülüp üzerine geldiğini, dağların yerinden sökülüp yürüdüğünü ve birbirlerine çarpıp dağıldığını vehakeza kıyamet hengamında cereyan edecek hadisatı manen müşahede edip dehşete kapılır. Zira herkesin bu umumi dünya içinde, hususi bir dünyası vardır. O hususi dünyanın direği, onun hayatıdır. Ne vakit ölse, direk yıkıldığı için âlem de başına yıkılır. Demek herkesin ölümü, onun kıyameti demektir.

Hem insan kâinatın küçük bir hulasası olduğu için, bütün mevcudatla bir alakadarlığı vardır. Ölüm ile mevcudatla olan o alakadarlığı ve bağları kopar, hepsinin ölümünü görür ve hepsine karşı bir firak elemini hisseder. Bu da işari bir manadır.

 

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Şuara, 26:187-189.

[2] Hicr, 15:16-18 ; Saffat, 37:6-10 , Mülk, 67:5.

[3] Hakka, 69:16; İnşikak, 84:1 ayet-i kerimeleri de bu manayı ifade eder.

[4] Furkan 25

 

Bu yazi 1309 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.102 sn. deSen
↑ Yukarı