tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
İyilikle kötülük bir olmaz. Şu halde sen, kötülüğü en güzel bir şekilde def’ et. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.
(Fussilet, 41/34)
Hadîs-i Şeriflerden
Dünyada yükselen bir şeyi alçaltmak Ellah’ın değişmez bir kanunudur.
(Buhari, Cihad 59)
Dualardan
Yâ Erhame’r-Râhimîn! Afv edicisin, afvı seversin. Bizleri ve bütün âhirete intikàl etmiş olan mürebbî, Üstâd, âbâ ve ecdâd, akrabâ ve taallukàt, ehibbâ ve rüfekàmızın, komşularımızın günâhlarını afv ve mağfiret eyle.
(Hacı Hulusi Bey)
Vecîze
Ruh zîhayat, zîşuur, nuranî, vücud-u haricî giydirilmiş, câmi', hakikatdar, külliyet kesbetmeğe müstaid bir kanun-u emrîdir.
Sözler
RABBİNİZİN HANGİ NİMETLERİNİ TEKZİB EDERSİNİZ?

RABBİNİZİN HANGİ NİMETLERİNİ TEKZİB EDERSİNİZ?

28.01.2022

فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

“Ey cin ve ins! Rabbinizin verdiği nimetlerden hangisini tekzib edersiniz?”[1]

Bu ayet-i kerimenin sadefinde bulunan bazı cevherleri göstereceğiz:

Birincisi: Bu ayetten anlaşılıyor ki; Resul-i Ekrem (asm), hem insanların, hem de cinlerin peygamberidir. Çünkü Ellahu Teala, her ikisine birden hitab etmektedir. Kıyamete kadar bütün cin ve ins, O’nun risaletini tasdik etmekle mükelleftir.

İkincisi: İns ve cin, şu âlemin neticesidir. Çünkü bütün kâinat, cin ve inse hizmet etmektedir.

Üçüncüsü: Bu ayette hitab, bütün insanlaradır. Hem عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ ve خَلَقَ الْاِنْسَانَ ve عَلَّمَهُ الْبَيَانَ ayetlerinde dahi umum insanlar muhatab alınmıştır. Bu iki cihet isbat ediyor ki, Resul-i Ekrem (asm) diğer peygamberler gibi belli bir kavme gönderilmiş bir peygamber değildir. Belki O’nun risaleti umumidir. Bütün insanlara peygamber olarak meb’ustur. O halde her kavim, O’na iman ve itaat etmekle mükelleftir. Madem risaleti umumidir. O halde şeriatı da bütün evvelki şeriatları neshetmiştir. Hem Hatemu’l-Enbiya’dır, ondan sonra bir peygamber gelmeyecektir. Risaleti kıyamete kadar devam edecektir. Üstad Bediüzzaman (ra) Hazretleri, İşaratu’l-İ’caz adlı tefsirinde Muhammed-i Arabî (asm)’ın en bariz evsafını şöyle sıralıyor: 

“1- Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, resuldür.

2- Ekmelü’r-Rusüldür.

3- Hâtemü’l-Enbiyadır.

4- Risaleti, âmmedir.

5- Şeriatı, sair şeriatların mehasinini cem' ile onların nâsihidir.”[2]

Dördüncüsü: Hem şu ayetle beraber surenin umumuna nazar ettiğimizde anlıyoruz ki; yalnız ins ve cin değil; belki bütün kâinat, Risalet-i Muhammediye (asm) ve O’nun nuru ile alakadardır. Zira kâinatın hakikati, O’nun nuru ile, yani hakikat-ı vahiy ile tezahür eder. Kâinatın yaradılış gayesi ibadettir. İbadetin en mükemmel şeklini tarif eden ise; Resul-i Ekrem (asm) ve Kur’an-ı Azimu’ş-Şan’dır.

Beşincisi: Kur’an-ı Mu’cizu’l-Beyan, bu surede olduğu gibi kâinatın hakikatini beyan etmekle gösteriyor ki; bütün kâinat, Risalet-i Muhammediye (asm) ile ve O’nun nuru ile alakadardır. Hem daha önce عَلَّمَ الْقُرْاٰنَ ayetinde izah edildiği üzere; Cenab-ı Hak, Kur’an’ı daha insanı yaratmadan evvel meleklere öğretmiştir. Bu ayet de isbat eder ki; bütün melekler ve dolayısıyla bütün kâinat, Nur-u Muhammedi (asm) ile alakadardır.

Altıncısı: Kur’an-ı Hakim, kâinatı ve kâinatta cari olan tekvini kanunları anlatırken ins ve cinne üç teklif yapar:

Birincisi: Tevhiddir.

İkincisi: Haşirdir.

Üçüncüsü: Sair ahkâm-ı Kur’aniyedir. Yani Kur’an, kâinatı eline alıp anlatırken onunla üç şeyi nazara verip teklif yapar. Evvela tevhid ve haşri teklif eder. Sonra cümle ahkâm-ı Kur’aniyeye iman ve itaati onların üzerine bina edip teklif eder.

Yedincisi: Cenab-ı Hak, فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ayet-i kerimesinde “Rab” ismini kullanmakla, rububiyet sıfatını nazara vermektedir. Bu sıfat ise, şefkati ihsas eder. Bu cihette ayet-i kerime; “Sizi böyle şefkatle terbiye eden bir Rabbin ni’metlerini nasıl inkar edersiniz?” demektedir.

Sekizincisi: Hem bu ayette geçen “Rab” kelimesi işaret eder ki; “Rahman-ı Zülcelal, tekvini cihetle Rab olduğu ve sizi böylece şefkatle terbiye ettiği gibi; teklifi cihette dahi Rabbinizdir. Sizi ta’lim-i Kur’an’la terbiye edip nokta-yı kemalinize sevk etmektedir. Eğer ahkam-ı Kur’aniyeyi red ve inkar etmek suretiyle, O Rahman-ı Zülcelal’in teklifi rububiyetini tekzib ve ta’lim-i Kur’an nimetine nankörlük ederseniz, tekvini rububiyetini de inkar etmiş ve bütün bu tekvini nimetlerine karşı da nankörlük etmiş olursunuz.”

Dokuzuncusu: Hem bu ayet-i kerime, peygamberlerini tekzib eden eski kavimleri ihtar ederek tekzibden zecretmektedir. Kur’an’ı tekzib eden insanların, eski taği ve baği kavimler gibi semavi ve arzi bela ve musibetlerle helak olacaklarını veya cihad ile can ve mallarını kaybedeceklerini ifade etmektedir. Bu manayı te’yid eden, bu surenin bir önceki sure olan Kamer Suresi’nin devamı olmasıdır. Cenab-ı Hak, o surede eski mükezzib kavimlerin helaklerini anlattıktan sonra, bu surede “Rabbinizin hangi nimetlerini tekzib ediyorsunuz?” diye itab etmekle, tekzib eden bütün ins ve cinni tehdid etmektedir.

(Semendel Yayınlarından Rahman Suresi’nin Tefsiri adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Rahman, 55:13.

[2] İşaratu’l-İ’caz 51

 

Bu yazi 1374 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.247 sn. deSen
↑ Yukarı