tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

BU DÜNYADA CELALLİ BİR EL İŞLİYOR

02.04.2021

#CumaDersi

 

وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

Aziz Kardeşlerim!

Dünya denilen şu imtihan ve tecrübe meydanında celalli bir el, ehl-i imanı sıkıntılara maruz bırakır. Bu sıkıntıların iki faidesi vardır:

Biri: Dünyevîdir ki, dünyada insanın tekâmül etmesidir.

Diğeri de uhrevîdir. Bunun da iki faidesi vardır:

Biri: İnsan saadet-i ebediyeye mazhar olur.

Diğeri: O insan, mukarrebinlerden olur. Yani Cenab-ı Hakk’a yaklaşır, O’nun cemaliyle ve tekellümüyle müşerref olup O’nunla ünsiyet eder. Bu en büyük bir lezzettir.  Ehl-i dünya “işlerimi yoluna koymak için sultana yaklaşayım” diye bütün gücünü sarfeder. Sultan isminin cüz’i bir tecelligâhı olan bir sultana yaklaşmak, bu kadar değer taşıyorsa, Sultan-ı kâinata yaklaşmak, ne kadar değer taşıdığı düşünülsün.

Demek bela ve musibetler, bu dünyada tekâmül ve terakki içindir. Hakîm ismi böyle iktiza eder. Bela ve musibetlere düçar olan şu insan, ebedi bir âleme namzed, Cennet’te sultan ve Ellah’ın yanında mukarreb bir memur-u İlahi rütbesiyle taltif edilecektir.

Böyle bir insan, bu kadar yüksek bir makam ve mertebeyi elde etmek için, elbette ağır bir imtihana tabi tutulacaktır. Bu imtihanın gereği olarak Halık-ı Hakîm, kuluna devamlı bol rızık vermez, bazen kısar. Onu hasta eder, alîl eder, sakat eder, yakınlarını öldürmekle onu mahzûn eder. Bütün bunlar, onun hakkında birer imtihandır. Evet, Ellah, bazen insanın ciğerparesi olan evladını öldürür, babayı evladsız bırakır.  Bazen de babayı öldürür, evladını yetim bırakır.

Masum çocuklara gelen hastalık, bela ve musibetler, ileride başlarına gelecek sıkıntılara mukavemet etmeleri için onlar hakkında bir idmandır. Mesela; hiç soğuk elemini çekmeyen bir çocuk, ileride bir soğukla karşılaşınca buna mukavemet edemeyip hemen hastalanır. Bu yüzden o çocuk, daha doğar doğmaz pek çok sıkıntılara maruz kalır. Ta ki tekâmül etsin ve hayatın zorluklarına alışsın.

Evet Rahim, Hakîm ve Vedud olan bu âlemin mutasarrıfı, insanı hasta eder, alil eder, aç eder, susuz eder, bela ve musibete giriftar eder. Bununla kulunu ikmal ve itmam eder. Her şey zıddı ile bilinir. Eğer celalli bir el olmazsa, lütfun kıymeti bilinmez.

Bütün emirler, cemalli esmanın muktezası olduğu gibi; bütün nehiyler de celalli esmanın muktezasıdır. Ancak celal tecellisi içerisinde gizli bir rahmet saklı olduğu gibi; cemal tecellisi içerisinde de gizli bir celal saklıdır. Mesela; namaz kılmak emri içinde zahiri bir zahmetin vücudu o celali gösterir. Zina etmek, Ellah tarafından yasaklanmıştır. Bu hal, celal-i İlahi’yi celbeder. Eğer bir insan, bu günahı irtikab edeceği zaman birden Ellah korkusundan dolayı o günahtan vazgeçse, ciddi tevbe ve istiğfar etse afv-ı İlahiye mazhar olur. Bu hal de celal içinde cemal-i İlahiyi gösterir.

Bizi tecrübe ve imtihan meydanı olan bu dünyaya getiren birisi vardır. Kendi kendimize buraya gelmedik. O halde şu kâinatta icra olunan faaliyet-i İlahiyeye itiraz suretinde şekva etmeyelim. Vazifemizi yapıp vazife-i İlahiyeye karışmayalım. Vazife-i fıtratımız ise, bizi buraya gönderen Zat’a ibadettir. Yani emirlerine itaat etmek, nehiylerinden ictinab eylemek, tevinen ve teklifen hükmüne razı olmak ve teslimiyet göstermektir. Elbette insan, bu vazifesini eda ederken beşeriyet muktezası, pek çok zahmet ve sıkıntılarla karşılaşabilir. Ancak zahmet içinde rahmet olduğunu bilmekle bu sıkıntılardan kurtulabilir. Mesela; evamir ve nevahi-i İlahiyeye riayet etmekte dünyada nefsin terbiyesi, ahirette ise cennet ve rıza-i İlahi vardır.[1]

 


[1] Semendel Yayınları’ndan “24. Mektûb ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 2077 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Allah razi olsun cok anlamli bir yazi idi
02.04.2021 14:27 Gizem

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.192 sn. deSen
↑ Yukarı