#CumaDersi
فَاذْكُرُون۪ٓي اَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُوا ل۪ي وَلَا تَكْفُرُونِ
Aziz Kardeşlerim!
Bütün mevcûdât, şükür ve hamd vazîfesini ifa ettiği; hem Cenab-ı Hak, bütün semavî kitablarda nev-i beşerden şükrü istediği ve bütün peygamberler, insanları şükre davet ettikleri halde insanların ekserîsi, hakîkî vazifeleri olan şükür ve hamd vazifesini ifa etmeyip, şükürden şirke girerler. Cenab-ı Hak, gelecek ayet-i kerimesiyle bu hakikati şöyle ifade etmektedir:
وَقَل۪يلٌ مِنْ عِبَادِىَ الشَّكُورُ
“Benim kullarımdan şükreden azdır.”[1]
Evet, bütün mevcûdât şükrettiği halde, insanlar içinde şekûr tâifesi gayet azdır. Onun için Hazret-i Ömer (ra) demiş ki; “Azlardan olalım.” Ne demek istemiş? Yani şâkirlerden olalım.
Vazifemiz, verilen vücûd mertebelerine karşı şükürdür. Verilmeyen nimetlerin sonu yoktur. Verilen nimetlerin de hadd u hesabı yoktur.[2] Verilen vücûd mertebelerine karşı şükür vazifeni eda edebildin mi? Öyle ise sen, en evvel vazîfe-i asliyen olan şükrü eda et. Vermediği şeyleri de edeb dairesinde isteyebilirsin. Zira Cenab-ı Hakk’ın bazı şeyleri vermemesi, dua ve niyaz kapısını çalıp ondan istememiz içindir. Ta ki devamlı o kapı açık kalsın.
Eğer bekârsan;
رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَامًا
“Ey Rabbimiz! Bize gözlerimizi rûşen edecek eş ve zürriyetleri ihsan et ve bizi takva sahiplerine imam ve mukteda bih kıl.”[3] ayetinin irşâdiyle gözleri rûşen edecek saliha bir zevceyi isteyebilirsin.
Eğer evladın yoksa;
رَبِّ هَبْ ل۪ى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً اِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَاءِ
“(Ya Rabbi! Bana kendi tarafından pek temiz bir zürriyet) pek sâlih bir evlad (lutfet. Şübhe yok ki; Sen, duayı hakkiyle işîticisin) duaları kabul buyurursun. Benim bu duamı da lutfen kabul buyur, bu duamı red ile benim ümidimi boşa çıkarma.”[4] ayetinin irşâdiyle O Rabb-i Kerim’den salih bir evlad isteyebilirsin.
Eğer günahlarını düşünüp mahcûbiyet duyuyorsan;
رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ى وَلِوَالِدَىَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
“Ey Rabbimiz! Amellerin hesaba tabi tutulacağı gün beni, anamı, babamı ve mü’minleri bağışla.”[5] âyetinin irşadiyle kendin için, anne ve baban ve bütün mü’minler için Ellah’tan mağfiret isteyebilirsin.
Biz de tazarru ve tezellül içinde O Semi’ ve Mucib Zat’a şöyle yalvaralım:
Ya Rab! Bize sıhhat ve afiyet ver. Bizi düşmanlarımızı sevindirecek belâ ve musibetlerden muhafaza eyle. Düşmanlarımız pek çoktur. En mühimmi olan nefs-i emmarenin, insî ve cinnî şeytanların ve dünyanın dünyaya bakan yüzünün şerrinden bizi hıfz eyle, himayene al. Ya Rab! Sen, sana ilticâ edenleri geri çevirmeyensin. Bizim dualarımızı da kabul eyle, sana olan ilticamızı reddetme. Ya Rab! Bizi afv u mağfiret eyle. Ganiyy-i şâkir sınıfına ilhak buyur. Ehl-i imanı, Kur’an etrafında birleşerek, bir kitle-i nuriye gibi bütün aleme sesini duyuracak derecede, güçlü ve istikametli bir cemaat haline getir. Âmîn.[6]
[1] Sebe’, 34:13.
[2] İbrahim, 14:34.
[3] Furkân, 25:74.
[4] Âl-i İmrân, 3:38.
[5] İbrahim, 14:41.
[6] Semendel Yayınları’ndan “24. Mektûb ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.
İsim | |
Eposta ( Sitede görünmeyecek ) | |
Yorum | |
Doğrulama Kodu | |
Gönder |