tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey Resulüm! (Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiya, 21/107)
Hadîs-i Şeriflerden
Namazı benden gördüğünüz şekilde kılınız.
(Buhari, Ahâd 1)
Dualardan
Ellah sizlerden ebedî razı olsun, âmîn. Ve sizi, hizmet-i imaniye ve Kur'aniyede muvaffak eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Bir kalb ve vicdan, fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez.
Münâzarât

BELÂ VE MUSÎBETE HAZIR OL!

05.03.2021

#CumaDersi

 

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَ

Aziz Kardeşlerim!

Cenab-ı Hak, Celil isminin tecellisinden gelen bela, musibet ve hastalıklarla bizleri terbiye ediyor. Hadis-i şerifte ifade edildiği gibi; “Cenab-ı Hak, bir kulu için yüksek bir makam tayin etmiştir. Kul, şahsi ameliyle o makama çıkamaz. Ellah o kulu bela, musibet ve hastalıklara giriftar etmekle –şükür ve sabretmek şartıyla- onu o yüksek makama çıkarır.”

Bu dünya, imtihan ve tecribe meydanı olduğu için Ellahu Azimüşşan, hiçbir kimseyi bu imtihandan muaf tutmamıştır. Hatta en şiddetli bela ve musibete giriftar olanlar, başta peygamberlerdir. Ellah katında en sevgili kul, Hazret-i Muhammed (asm) olduğu halde Uhud Savaşı’nda düşmanları tarafından dişi şehid edilmiş, mübarek yüzü kana bulanmıştır. Hayatı boyunca hep eza ve cefa görmüş, zahmet ve meşakkate giriftar olmuş, günlerce aç ve susuz kalmış, hatta bazen mübarek karnına taş bağlamıştır.

Şayet bir insan, hayatında kahra duçar olmadan, celalli bir elle çalkalandırılmadan,  hep lütfa mazhar olsa, her işi rast gitse, bu onun hakkında bir istidraçtır. Mesela; zelzele olduğunda bütün evler yıkılıp, senin evin tek sağlam kalsa bu mu’cize olur. Sırr-ı imtihana münafi düşer. Senin evin de yıkılabilir, malın da gidebilir. Ancak O Hafiz-i Rahim, bir sebeple seni dışarı atıp canını kurtarır. Adetullah böyle cereyan etmiş. Bu dünyada Hazret-i Adem’den bugüne kadar hiçbir insan, bela ve musibetten hali kalmamıştır. Resul-i Ekrem (sav), Habibullah olduğu halde O ve ashabı pek çok bela ve musibetlere giriftar oldular. O halde bu kafile-i nuraniyeye katılmak istersen, bela ve musibete hazır ol! Nitekim Resul-i Ekrem (asm)’a: “Seni seviyorum.” Diyen bir sahabeye, O Zat-ı Ekrem (asm): “O halde bela ve musibete hazır ol!” şeklinde onu irşad buyurmuştur. Bela ve musibetler, kıyamete kadar devam eder. Ehl-i iman, ahirette mükâfatını görür. Dünyada ise her zorluktan sonra kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir sürur, her elemden sonra kalpte bir huzur ve rahatlık bulur.

Evet celalli bir el, bu dünyada bizi çalkalandırıyor. Ölüme mahkûm ediyor. Hanımları dul, çocukları yetim bırakıyor. İmanlı olmak şartıyla o dulun ve o yetimlerin ebedi bir âlemde mükâfatları vardır. Bu kanun, kâfirler için de caridir. Ancak kâfirler, işlemiş oldukları iyiliklerin mükâfatını, çekmiş oldukları sıkıntıların karşılığını ekseriyetle bu dünyada görürler.

Kiramen kâtibin denilen iki melek, her insanın büluğ çağından sonra işlediği hayr ve şer bütün amellerini kaydederler. Yazılan ve kaydedilen bütün ameller mahfuz kalır, silinmez. Bununla beraber şayet bir mü’min bir günah işlese, bir müddet sonra ayağına bir diken batıp onu rahatsız etse, bu rahatsızlığa işlemiş olduğu o günah sebebiyle düçar olduğunu anlayıp tevbe ve istiğfar etse, bu rahatsızlık, onun günahına keffaret olur.  Artık ahirette o günahın cezasını çekmez. Zat-ı Zülcelal, o adamı bu dünyada bela ve musibetlere ma’ruz bırakmak suretiyle cezasını peşinen veriyor, ahirete bırakmıyor.

Demek bela ve musibetler, günahların sebebidir, mükâfatın da mukaddimesidir.  Tabir-i diğerle, bela ve musibetler, günahların keffareti, gelecek saadetin de müjdecisidir. O halde düçar olduğumuz her bir bela ve musibette iki cihet vardır:

Biri: O bela ve musibet, geçmişteki günahlarımızın sebebi ve keffaretidir.

Diğeri: O bela ve musibet, bir mükâfatın mukaddimesi ve gelecek saadetin müjdecisidir.

O halde dünyevi ve uhrevi mezkûr mükâfatları düşünüp sabır içinde şükretmeliyiz.[1]

 


[1] Semendel Yayınları’ndan “24. Mektûb ve Şerhi” adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 2534 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.129 sn. deSen
↑ Yukarı