tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Ey Resulüm! (Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
(Enbiya, 21/107)
Hadîs-i Şeriflerden
Namazı benden gördüğünüz şekilde kılınız.
(Buhari, Ahâd 1)
Dualardan
Ellah sizlerden ebedî razı olsun, âmîn. Ve sizi, hizmet-i imaniye ve Kur'aniyede muvaffak eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası)
Vecîze
Bir kalb ve vicdan, fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez.
Münâzarât

KUR’ÂN-I KERÎM’DE EHL-İ CEHENNEM’İN BA’ZI VASIFLARI (1)

18.12.2020

#CumaDersi

 

Ehl-i Cehennem; şirk, küfür ve nifâk üzere ölenlerdir. Onlar; Cehennem’de ebedî olarak kalacak, orada envâ’ çeşit azâba dûçâr olacaklardır. Onlar, ulûhiyyet da’vâsında bulunurlar. Putlara taparlar. Onlar; “Ellâh birdir.” denildiği zamân tevhîd-i İlâhî’yi inkâr eden, Ellâh’a şerîk koşulduğunda o şerîke îmân edip onu kabûllenen kimselerdir. Onlar, semâvî kitâbları inkâr ederler. Kitâbın bir kısmına inanıp, bir kısmını reddederler. Ellâh’ın âyetlerini inkâr ve tekzîb ederler. Kur’ân hakkında şübhe içindedirler. Ahkâm-ı İlâhiyye’yi eğri, yanlış ve noksan bulmak isterler. Âyât-ı Kur’âniyye’nin hükmünü etkisiz ve geçersiz kılmak; onların ma’nâsını tebdîl, tağyîr ve tahrîf etmek için gayret sarfederler. Tekvînî ve teklîfî âyetlerden yüz çevirirler. Ellâh’a ve peygamberlerine îmân etmezler. Âhirete ve haşr-i cismânîye inanmazlar. Kıyâmet, âhiret ve Cehennem’i tekzîb ederler. Ellâh’a kavuşmayı inkâr ederler.

Ehl-i Cehennem; Ellâh’ın âyetleriyle ve peygamberleriyle alay eder, onları eğlenceye alırlar. Rab’lerinin da’vetine icâbet etmezler. Îmân ve İslâm’dan yüz çevirirler. İşlemiş oldukları şirk, küfür, nifâk ve günâh sebebiyle kalblerinde pas ve leke vardır. Onlara, “Ellâh’tan başka ilâh yoktur.” denildiğinde büyüklük taslayarak tevhîd-i İlâhî’yi reddederler. Ellâh ve Resûlü’ne düşmânlık ederler. Onlar, dâllîn gürûhudur. İnsânları, Ellâh’ın yolundan saptırırlar. Ehl-i îmâna güler, onlarla alay ederler. Dünyâ hayâtı, onları aldatmıştır.

Onlar; ne bir bilgi ne bir delîl ne de aydınlatıcı bir kitâba dayanmaksızın Ellâh’ın Dîni ile mücâdele ederler. Onlara Ellâh’ın âyetleri okunduğu zamân sanki onları işitmemiş, kulaklarında sağırlık varmış gibi kibirlenerek o âyetlerden yüz çevirirler. Âyât-ı İlâhiyye’yi ibtâl etmek için yarışırcasına koşuştururlar. Onlara Ellâh’ın âyetleri okunduğunda, “Eskilerin masallarıdır.” derler. Günâh, düşmânlık ve Peygamber’e isyân husûsunda necvâ (gizli toplantılar ve istişâreler) yaparlar. Ehl-i îmâna işkence ederler. Mücrimdirler, cürüm sâhibidirler, suçludurlar. Onlar, müsrif (isrâf eden) kimselerdir. Onların amelleri, tartıya konulamayacak kadar değersiz ve kıymetsizdir.

Onların kalbleri vardır; fakat o kalblerle hakkı anlamazlar. Gözleri vardır; fakat o gözlerle hakkı görmez, ibret almazlar. Kulakları vardır; fakat o kulaklarla hakkı işitmezler. Onlar; hayvânlar gibidirler, belki daha aşağıdırlar. Onlar, gâfillerin ta kendileridir. Onlar, âhiret gününe kavuşmayı unuturlar. Onların gözleri, Kur’ân’a karşı perdelidir. Onlar, O’nu dinlemeye güç yetiremezler. Onlar, îmâna da’vet olundukları hâlde küfür ve inkârda ısrar eden kimselerdir. Ellâh’ı ve resûllerini inkâr ve onların arasını tefrîk ederler. Yani, bir kısım peygamberleri kabûl, bir kısmını da inkâr ederler. Böylece îmân ile küfür, hak ile bâtıl arasında bir yol edinmek isterler. Ellâh’la berâber başka ilâhlar edinirler. Ellâh ve Resûlü’ne eziyyet ederler. Ellâh’tan gayrısına ibâdet eder, O’na şerîk ve ortak koşarlar. Onlar, Ellâh’ı unuttu. Ellâh da onlara unutulmuşlar gibi muamelede bulundu. (Yani onları, hidâyetinden, Cennet ve rızâsından mahrûm etti.)

Ellâh ve Resûlü’ne muhâlefet ve isyân ederler; hudûdullâhı çiğnerler ve mü’minlerin yolundan başka bir yola koyulurlar. İnsânları, Ellâh’ın yolundan uzaklaştırırlar. Zâlimdirler, hukûkullâh ve hukûku’l-ibâda tecâvüz ederler. Onlar, necîstirler. Onlar, haktan çok uzak bir dalâlettedirler. Ellâh hakkında mücâdele ederler. Onlar, şeytâna tâbi’ olan azgınlardır. Hak Dîn olan İslâmiyet’ten irtidâd eder, dönerler. Ellâh ve Resûlü’ne itâattan yüz çevirirler. Dîni, bir oyun ve eğlence edinirler. Onlar, azâmet sâhibi olan Ellâh’a îmân etmezler. Rab’lerine dönmeyeceklerini sanırlar. Ellâh, Kur’ân ve Peygamber (asm) hakkında muhtelif sözler söylerler. Ellâh’ın indirdiklerini ketmeder; âyât-ı İlâhiyye’yi az bir bahâ ile satarlar. (Yani, dünyevî menfaat mukâbilinde, ahkâm-ı İlâhiyye’yi tebdîl, tağyîr ve tahrîf ederler.) Peygamberleri ve insânlara adâleti emredenleri öldürürler.

Onlar, Ellâh’ın gazabına uğramışlardır. Şeytân, kendilerine, Ellâh’ı anmayı unutturmuştur. Yeryüzünde fesâd ve bozgunculuk çıkarır, ekîn ve nesli helâk etmeye koşarlar. Büyüklük taslayarak îmân ve ibâdetten istinkâf ederler. Tekvînî ve teklîfî âyetlerden gâfildirler. Onlar, bâğîdirler, Ellâh ve Resûlü’ne karşı savaşa kalkışırlar. Yani, hayâtın her safhasında ahkâm-ı İlâhiyye’nin icrâ ve tatbîkine karşı çıkarak Kur’an’a dayalı devleti tanımazlar. Onlara “Ellâh’tan korkun!” denildiği zamân; bu söz, onların izzetlerine dokunur ve bu hâl, onları daha fazla günâh işlemeye sevk eder.

Onların velîleri, tâğûttur. Onlar; insânları, nûrdan zulümâta çıkarırlar. Ellâh’ın âyetleri hakkında haktan ayrılır, inkâra düşerler. Ellâh’a olan ahdlerini ve yemînlerini az bir bahâya satarlar.  Ellâhu Teâlâ, onların kalblerine bir korku koymuştur. Onlar, hâindirler. Hakka karşı inâdçıdırlar. Zâlimlere meylederler. Haddi aşarlar. Hak yoldan saparlar. Yaptıkları fenâlıklarla sevinir, yapmadıkları iyiliklerle medhedilmekten hoşlanırlar.

 

(Semendel Yayınlarından “Dâr-ı Şekâvet Cehennem” adlı eserden alınmıştır.)

 

Bu yazi 1776 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.122 sn. deSen
↑ Yukarı