tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

DÜNYA, CENNET VE CEHENNEM’İN NÜMUNESİDİR

27.11.2020

#CumaDersi

 

Cenab-ı Hak, bu alemde nâr-nur; gece-gündüz; kış-yaz; güzel kokular-kötü kokular; güzel havalar-kötü havalar; iyi insan-kötü insan; iyi ahlak-kötü ahlak gibi bütün ezdadı, Cennet ve Cehennemin nümunesi olarak burada bir araya toplamış, ismini “Dünya” koymuştur. Bunlara “hakaik-i nisbiye” denir. Yani gündüz, geceye nisbetle gündüzdür. Hakiki gündüz değil. Gece de gündüze nisbetle gecedir. Hakiki gece (karanlık) değil. Hakiki gündüz ve hakiki aydınlık, Cennet’tedir. Hakiki gece ve hakiki karanlık ise, Cehennemdedir.

Vatka ki meclis-i imtihan kapanır. Cenab-ı Hak, bu hakaik-i nisbiyeyi birbirinden tefrik eder. Geceleri, gündüzleri, iyileri, kötüleri, kışları, yazları vehakeza teklifen ve tekvinen bütün iyilik ve kötülüklerin, güzellik ve çirkinliklerin, hayr ve şerrin hepsini toplayıp haşir meydanına döker. وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ayetinin işaretiyle; “Bugün birbirinizden ayrılın!”[1] diye ferman buyurur. Yani, “Ey cürüm sahibleri olan kâfirler, müşrikler, münafıklar, asiler! Bugün Cehennem tarafına doğru ayrılın! Çünkü sizler mücrimsiniz.” Keza “Ey geceler, ey karanlıklar, ey pis kokular, ey kışlar! Sizler de ayrılın, Cehenneme gidin. Zira imtihan bitti. Dar-ı imtihanda gündüzler, nurlar, güzel kokular, baharlar ile beraber idiniz. Halıkınız, sizi imtihan ve tecrübe için karşı karşıya getirdi. Siz de birbirinizle mücadele ve mücahede ettiniz. Bu mücadele ve mücahede süresi sona erdi. Şimdi sizler, kendinize münasib olan ceza tarafına çekilin.” diye emreder.

O gün mücrimlere tevbih suretinde “Haydi Cehenneme gidin.” denilir. Muttakilere ise; tebşir suretinde  سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِد۪ينَ “Ey mü’minler, ey salihler, ey müttakiler! Size selam olsun. Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak ve mükâfatınızı almak üzere girin Cennet’e.”[2] Keza “Ey gündüzler, ey nurlar, ey güzel kokular, ey baharlar! Mükâfatınızı almak üzere Cennet’e girin.” ferman edilir.

 Bu emir neticesinde bütün kâfirler, müşrikler, münafıklar, asiler, geceler, karanlıklar, pis kokular, ateşler, soğuklar, kötü huylar ve hakeza Cehennem’in dünyadaki bütün nümuneleri Cehennem’e; bütün mü’minler, salihler, müttakiler, gündüzler, baharlar, yazlar, nurlar, hoş kokular, mutedil hava, güzel huylar ve hakeza Cennet’in dünyadaki bütün nümuneleri de Cennete gider. Kısaca her şeyin âlisi Cennet’e, süflisi ise Cehennem’e gidip karar kılar. Böylece dünya, Cennet ve Cehennem şeklinde tasaffi eder.

Evet, şu kâinâtı, eğer bir ağaca benzetsek, bu ağacın hayır ve şer, güzel ve çirkin olmak üzere iki kısım meyvesi vardır. Meselâ; gündüzler, yazlar, nûrlar, güzel kokular, iyi insanlar, güzel ahlâklar, verimli topraklar ve hâkezâ bütün güzellikler, bir meyve; geceler, kışlar, karanlıklar, pis kokular, kötü insanlar ve kötü ahlâklar, verimsiz topraklar da bir meyve olur. Yani nûr bir meyve, zulmet bir meyve; îmân bir meyve, küfür bir meyve; peygamberler bir meyve, karşılarına çıkan Firavunlar, Nemrudlar, Ebû Cehiller de bir meyvedir.

İşte bu kâinat ağacı, böyle hayır ve şer olmak üzere birbirine zıd iki çeşit mahsûlü, Cennet ve Cehennem için yetiştirmektedir.

Şayet şu kâinatta çarpışan ezdadın akımını, halkaları birbirine bağlı bir zincire benzetsek; hayır, güzellik, kemal, ziya, hidayet, nur, nef’, iman, taat ve muhabbet zincirinin neticesi Cennettir. Şer, çirkin, noksan, zulmet, dalalet, nar, zarar, küfür ve isyan zincirinin neticesi de Cehennem’dir.

Şayet gece-gündüz, kış-yaz gibi birbirine zıd olan iki unsuru, akıp giden sele benzetsek, bu iki selin durağı Cennet ve Cehennem’dir. Selin güzeli üstte, çürüğü altta kalıyor. Dünyada hayır ve şer beraber bulunuyor. Hayırlar yukarıya çıkıyor, Arş’a kadar yükseliyor. Şerler de aşağıya doğru iniyor, Cehennem’e kadar gidiyor.

Şayet birbirine zıd olan mevcudat-ı âlem, akan bir suya benzetilirse, temiz olan su Cennet havuzuna; pis olan su ise Cehennem havuzuna gidecektir.

(Semendel Yayınlarından “Dâr-ı Şekâvet Cehennem” adlı eserden alınmıştır.)

 


[1] Yasin, 36:59.

[2] Zümer, 39:73.

 

Bu yazi 2536 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.064 sn. deSen
↑ Yukarı