tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

KUR’ÂN’DA EHL-İ CENNET’İN BA’ZI VASIFLARI (2)

09.10.2020

#CumaDersi

 

Cennet ehli, sözün en güzeline (Kelime-i Tevhîd’e) hidâyet olunmuş; Ellâh’ın doğru yoluna iletilmişlerdir. Şâhidliklerini dosdoğru yaparlar. İtâatkâr ve mütevâzi’ kullardır. Nefislerini tezkiye eder; şirk, küfür, nifâk, günâh ve sû-i ahlâktan arınırlar.

Onlar, namazlarında huşû’ içindedirler. Boş söz ve faydasız işlerden yüz çevirirler. Irz ve nâmûslarını muhâfaza eder; gayr-ı meşrû’ ilişkilerden sakınırlar. Emânete riâyet ederler. Namazlarını muhâfaza ederler. Aralarında hüküm vermek için, Ellâh’ın Kitâbı ve Resûlü’nün Sünneti’ne çağrıldıkları vakit, “İşittik ve itâat ettik.” derler.

Onlar, Rahmân’ın kullarıdır. Yeryüzünde vakâr ve tevâzu’ ile yürürler. Yeryüzünde fesâd çıkarmaz, bozgunculuk yapmazlar. Câhiller, kendilerine hoşlanmadıkları bir söz söylediklerinde ‘Selâm!’ deyip geçerler. Onlar, Rab’leri için secde ve kıyâm hâlinde, namaz kılarak gecelerler. Cehennem azabından Ellâh’a sığınırlar. Harcadıkları zamân isrâf etmedikleri gibi, cimrilik de yapmazlar; ikisi arası bir yol ta’kîb ederler. Yani, iktisâda riâyet ederler. Ellâh’la berâber başka bir ilâhı çağırmaz; ona ibâdet etmezler.

Onlar, gerçek akıl sâhibleridir. Ellâh’ın harâm kıldığı nefsi, haksız yere öldürmezler. Zinâ etmezler. Yalan söylemez; yalan yere şâhidlik etmez; yalan konuşulan meclislerde bulunmazlar. Boş söz konuşanlara rast geldikleri zamân, onlara bulaşmadan, iyi bir şekilde yüz çevirip geçerler. Rab’lerinin âyetleriyle kendilerine öğüt verildiği zamân, sağır ve kör kesilmezler. Şöyle duâ ederler: “Ey Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin sürûru (sevinci) olacak iyi kimseler ihsân et ve bizi, takvâ sâhiblerine imâm (rehber) yap!”

Onlar, yeryüzünde büyüklük taslamazlar. Tasaddukta bulunur, sadaka verirler. Ellâh’ı çokça zikrederler. Sabâh-akşam O’nu tesbîh ederler. Ellâh ve melekleri, onlara rahmet eder. Onlar, Ellâh’ın Kitâbı’nı okurlar. Rab’lerinden gelen hakka tâbi’ olurlar. Ellâh’ın Dîni’ne yardım ederler. Mallarında, yardım isteyen ve iffetinden dolayı yardım istemeyip mahrûm kalan kimselerin bir hakkı olduğunu bilirler ve o hakkı, sâhiblerine minnet etmeden ve başa kakmadan verirler. Nezirlerini (adaklarını) yerine getirirler. Nefislerini, arzûlarını yerine getirmekten alıkoyarlar. Onlar, ehl u iyâlleriyle berâber olduklarında, Ellâh’ı unutmazlar; O’ndan korkarlar. Tâğûta ibâdet etmekten sakınırlar.

Onlar, geceleri pek az uyur; kalkıp ibâdet ederler. Kurbân keserler. Namazı kılar, beş vakit namaza devâm ederler. Seherlerde istiğfâr ederler. Sözü dinler; sonra da sözün en güzeline tâbi’ olurlar. Kötülüğe kötülükle mukâbelede bulunmazlar. Kötülük yapanları bağışlar; sulh ve barışı te’mîn ederler. Rab’lerinin huzûrunda hesâb vermek üzere duracaklarından korkarlar. Babaları, oğulları, kardeşleri veya aşîretleri de olsa; Ellâh’a ve Peygamberi’ne düşmân olanlara aslâ muhabbet etmez, onlara sevgi beslemezler. Onlar, Ellâh’ın kendilerine hidâyet bahşettiği kimselerdir.

Onlar, Arş’ı yüklenen meleklerle O’nun etrâfında bulunan meleklerin, Cehennem’den ve günâhlardan mahfûz kalmaları ve yakınlarıyla berâber Cennet’e girmeleri için kendilerine duâ ettikleri kimselerdir. Ellâhu Teâlâ, onların kalblerine îmânı nakşetmiş, yerleştirmiştir. Ellâh, onları, kendi indinden bir rûh ile te’yîd etmiştir.

Onlar, Rab’lerinin azâbından korkar; azâb-ı İlâhî’den emîn olunamayacağını bilirler. Ellâh rızâsı için yoksula, yetîme ve esîre it’âm eder, onları doyururlar. İt’âm ettikleri kimselere de şöyle derler: “Biz, sizi Ellâh rızâsı için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.” Onlar, köle âzad ederler. Birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye ederler. Günâhlardan temizlenmek için, mallarını müstehakk olan yerlere verirler.

Onlar, hiçbir karşılık beklemeden iyilik yapar; sâdece Rab’lerinin rızâsını tahsîl etmeyi düşünürler. Ellâh, onlardan; onlar da Ellâh’tan râzı olmuşlardır. Onlar, Ellâh’ın hizbi, tarafdârlarıdırlar. Onlar, ehl-i saâdettirler. Onlar, mahlûkâtın en hayırlılarıdırlar.[1]

 


[1] Semendel Yayınlarından “Dâr-ı Saâdet Cennet” adlı eserden alınmıştır.

 

Bu yazi 1990 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Elhamdülillah senin gibi bir abe mız var
27.12.2020 17:25 Yunus

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.125 sn. deSen
↑ Yukarı