بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Kâinâtın tılsımını açıp, âyâtını keşf ve beyân eden Rasûl-i Ekrem (asm) ile onun âl ve ashâbına ve sâir enbiyâ ve mürselîn ihvânına ve ibâd-ı sâlihîne salât ü selâmlar olsun.
Yaklaşık iki yüz elli seneden beri bütün dünyâda dînsizliğe revâc veren ve temelde 300 kişiden oluşan gizli bir ecnebî komite vardır ki; dünyâya hükmeden bu gizli komite, Âlemde İslâmın nûrunu söndürmek için her türlü fitne kaynaklarını işletmektedir. İşte bu gizli komite, Kitâb ve Sünneti tebdîl, tağyîr ve tahrîf etmeye çalıştıkları gibi; Kur’ân’ın etrâfında çelikten bir sûr olan Risâle-i Nûr’u da tahrîb etmek ve dolayısıyla dîn-i İslâm’ı bozmak ve Müslümanları ebeviyedi altına almak için, Üstâd Bedîüzzamân (ra)’ın ba’zı mücmel ifâdelerini, maksûd ma’nânın hâricinde bâtıl te’vîllerle te’vîl ederek, bu te’vîlleri Âlem-i İslâm’ın içine atmışlardır. Ehl-i îmân da ba’zan bilmeyerek bu gibi yanlış te’vîllere kapılıp îmân noktasında zaafa düşmektedirler.
O gizli ecnebî komite tarafından te’vîlât-ı fâside ile te’vîl edilen konulardan biri de, tesettürle alâkalı Kur’ân âyetleri ve bu konudaki ehâdîs-i ebeviyedir. Üstâd Bedîüzzamân (ra) Hazretleri ise, o gizli komitenin tesettürle alâkalı te’vîllerinin fâsid olduğunu ortaya koymak ve ehl-i îmânın tesettür-i şer’î hakkındaki i’tikádını düzeltmek için “Tesettür Risâlesi”ni kaleme almış ve tesettürün lüzûmunu ilmen isbât etmiştir. Nitekim Bedîüzzamân (ra) Hazretleri o gizli komiteden şöyle bahsetmektedir:
“Nasıl, İslâmiyyetin hayât-ı ictimâıyyesine ve dolayısıyla dîn-i İslâm’a zarâr vermek için gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefâhete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş.
Aynen öyle de; bîçâre nisâ tâifesinin gáfil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin te’sîrli bir sûrette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki: Bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor.”(Lem’alar, 190)
Hem Bedîüzzamân Hazretleri o ifsâd komitesine şöyle bedduâ etmiştir:
“Bu mübârekleri ifsâd eden komiteler kahrolsunlar!.. Ellah bu hemşîrelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhâfaza eylesin, âmîn.”(Lem’alar, 191)
O gizli ecnebî komite, Bedîüzzamân Hazretlerinin vefâtından sonra bu def’a, Kur’ân’ın tesettürle alâkalı fâsid te’vîllerini reddeden Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin “Tesettür Risâlesi”ndeki ba’zı cümlelerini dahi te’vîlât-ı fâside ile şöyle te’vîl etmektedir.
O gizli komite diyor ki:
“Tesettür-i şer’î husûsunda İslâm âlimlerinin iki görüşü mevcûddur: Bir kısmı, ‘Çarşaf giymek ve yüzü kapatmak azîmet ve takvâdır’ diyorlar.
Bir kısmı da, ‘Manto ve başörtüsü giymenin ruhsat olduğunu ve bununla da tesettürün olabileceğini’ söylüyorlar. "Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, bu konuda azîmet ve takvâ tarafını tutmuş, ruhsatla amel etmemiştir. Demek manto ve başörtüsü de tesettür-i şer’î sayılır.” diyorlar.
Hâşâ, böyle fâsid ve bâtıl bir fikir, İslâm âlimlerinden sudûr etmemiştir ve böyle mesnedsiz bir isnâd, İslâm âlimlerine, bâhusûs Bedîüzzamân Said Nursî Hazretlerine bir iftirâdır. Zîrâ, Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, “Tesettür Risâlesi” adlı eserinde; bin üç yüz elli sene zarfında her asırda üç yüz elli milyon insânın ictimâî hayâtında kudsî bir düstûr olarak yer alan ve üç yüz elli bin tefsîrin tasdîk ve ittifâklarına ve geçmiş ecdâdımızın i’tikád ve uygulamalarına istinâd eden tesettür-i şer’înin ancak “çarşaf” olduğunu îzâh ve kadınların baştan ayağa kadar yüz ve eller dâhil olmak üzere cilbâb (çarşaf)’la örtünmelerinin Kur’ân’ın kesin bir emri olduğunu; manto ve başörtüsünün ise tesettür-i şer’î olmadığını ve bu husûsta böyle bir ruhsatın bulunmadığını isbât etmiştir.
İşte bizler bu çalışmamızda Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın tesettür ile alâkalı âyetlerini, müfessirü’l-Kur’ân olan Rasûl-i Ekrem (asm)’ın bu husûstaki hadîslerini, Kitâb ve Sünnette geçen tesettür ile alâkalı hükümleri îzâh eden bir kısım müfessirlerin re’ylerini, müceddid ve müctehidlerin icmâlarını ve bu görüşlerden bir kısmını destekleyen aklî delîlleri birlikte takdîm ediyoruz. Tâ ki, “Tesettür Risâlesi”ni yazan Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin bu husûstaki görüşleri şahsî bir görüş olmayıp, üç yüz elli bin tefsîre muvâfık, 1400 seneden beri geçen ecdâdın i’tikádlarına ve tatbîkátına uygun ve Kur’ân’a müstenid olduğu anlaşılsın…
Hem tesettür-i şer’î olan çarşaf yerine manto ve başörtüsünü ikáme etmek sûretiyle mü’minlerin bu inancını bozmak isteyen o gizli ecnebî komitesinin bu fâsid te’vîllerinin üç yüz elli bin müfessirînin, bütün fukahâ-yi İslâmın ve umûm müctehidîn-i izâmın görüşlerine ve bin dört yüz seneden beri devâm edegelen bir inanç ve tatbîkáta tamâmen zıd ve muhâlif olduğu ve çarşafın dışında bir ruhsat olmadığı tahakkuk etsin. Bu çalışmamızda tesettürle alâkalı müfessirîn-i kirâmın, müctehidîn-i izâmın ve ulemâ-i İslâmın görüşlerini serd ettik. Şahsî hiçbir görüşümüz mevcûd değildir.
Hazırlanıyor...