tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

Cüz’iyyet

      cüz’iyyet: Bir kelime ve kelâmın ma’nâ-yı mevdûun lehi (hakìkì ma’nâsı) ile ma’nâ-yı müsta’melün fîhi (mecâzî ma’nâsı) arasındaki alâka ve irtibâtlardan bir tânesi de “cüz’iyyet”tir. Bunun olabilmesi için, ma’nâ-yı mevdûun leh (hakìkì ma’nâ), ma’nâ-yı müsta’melün fîhin (mecâzî ma’nânın) bir cüz’ü, ya’nî parçası olmalıdır. Bu da, “Bir şeyin cüz’ünü zikredip küllünü murâd etmektir.” “Göz” deyip, “uzaktan düşmanı gören câsus”u murâd etmek gibi. Nitekim, “İçimizde yabancı bir göz var” deyip, “yabancı adam”ı murâd ederler. Bu cüz’iyyet alâkası her bir “cüz’iyyet” ve “külliyyet” bulunan maddelerde muttariden cârî olmayıp, ber vech-i âtî [ileride geleceği gibi] iki şartın biri bulunmak lâzımdır.

Birinci şart: Cüz’ mün’adim [yok] oldukta, küllden garaz ve menfaat mün’adim [yok] olmalı. “Dil” deyip “tercümânı murâd etmek” gibi. Zîrâ, “dil” olmasa; yâhut “bir lügattan başka bir lügat bilmese”, küll olan  “tercümân” ile menfaat mün’adim [yok] olur. İmdi “dil”, küll olan “tercümân”a mezîd-i ihtisâs ile mütehassıs olmağla, aralarında cüz’iyyet alâkası cârî olur. Nitekim, “Fülan mahalde bir muhârebe oldu ki, düşmanı dil kese [esîrlere varana kadar hepsini] kırdılar” ve “Osmanlılar öyle muhârebe ettiler ki, düşmandan bir dil [esîr] çıkmadı” deyip bir adam murâd olunur.

İkinci şart: Cüz’ mün’adim oldukta küll dahi mün’adim olmalı. “Baş” zikrolunup “insân” murâd olunmak gibi. Nitekim, “Başın sağ olsun” deyip cemi’ bedenini murâd ederler. Zîrâ, başın in’ıdâmıyla [yok olmasıyla] sâir uzuvlarının dahi mün’adim olacağı bedîhîdir. Ve, “Bana benden olur her ne olursa; başım râhat bulur dilim durursa” ve “Fülanın evinde yedi baş var” ve, “Bu kadar boğaz günde ne yer?” ve “Yirmi rakabeye mâliktir” deyip “insân”ı murâd etmek; ve “Cezveyi getir” deyip “kahve takımı”nı ve “Hokkayı getir” deyip “yazı takımı”nı ve “Çakmağı” deyip “tüfengi” ve “Bir dam yapmış” deyip “ev”i murâd etmek. Cümlesi,  “zikr-i cüz’, irâde-i küll” kabîlindendirler.

Lâkin,“el, ayak ve kulak” gibi cüz’ün in’ıdâmıyla küllün mün’adim olmadığı şeylerden birini zikredip küll murâd olunmak câiz olmaz. Meselâ, “El gördüm” deyip “adam” murâd olunmaz. (Mihalicî Mustafa Efendi, Zübdetü’l-Beyân, s. 11-13; Kırk Anbar Matbaası-İstanbul.)    

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.225 sn. deSen
↑ Yukarı