tel tel tel
Kur'an-ı Kerim'den
Rabbinizden mağfiret dileyin; sonra günahlardan tevbe edip O’na sığının! Gerçekten benim Rabbim, çok merhametlidir ve kusurunu derkedip dergahına iltica edenleri sevendir.
(Hud, 11/90)
Hadîs-i Şeriflerden
Sizden birinizin sırtında odun toplaması, dilenmesinden daha hayırlıdır. Dilenip istediği kimse ya verir veya vermez.
(Buhari, Zekat 50, Müslim, Zekat 106)
Dualardan
Yaşasın sıdk! Ölsün ye's! Muhabbet devam etsin! Şûrâ kuvvet bulsun! Bütün levm ve itab ve nefret, heva hevese tâbi olanlara olsun; selâm ve selâmet, hüdaya tâbi olanların üstüne olsun! Âmin.
(Tarihçe-i Hayat)
Vecîze
Netice-i hilkat-i âlemin en mühimmi, şükürdür. Çünki kâinata dikkat edilse görünüyor ki: Kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette herbir şey, bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor.
Mektûbat

KUVVET, HAKTADIR

30.06.2017

KUVVET, HAKTADIR

هُوَ الَّذ۪ٓي اَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدٰى وَد۪ينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدّ۪ينِ كُلِّه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ۟

Aziz Kardeşlerim!

Okuduğum âyet-i kerîmede Yüce Mevlamız şöyle buyuruyor: “Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O'dur.” 

Evet, Cenab-ı Hak, bu âyet-i kerîme ile Habib-i Edîbine (asm) hitaben diyor ki: “Senin dinini, bütün dinlere ve devletlere galip edeceğim.” Ancak bu va’d-i İlahinin tahakkuk etmesi için, başta Resul-i Ekrem (asm) ve sahabe-i kiram olmak üzere Ümmet-i Muhammed (asm)’ı, pek çok eza ve cefaya, zulüm ve işkenceye, bela ve musibete maruz bıraktı. Neticede Din-i Mübin-i İslam’ı, bütün batıl ve muharref dinlere ve bütün devletlere galib getirdi. 

Bugün ise esbab noktasında zor gibi görünse bile, neticede Âlem-i İslam’ın bütün dünyaya hâkimiyeti muhakkaktır. Bu, hem va’d-i İlahi, hem de kudret-i İlahiye noktasında gayet kolay ve makuldur. Nasıl ki; asr-ı saadet Müslümanları ve ondan sonraki asırlarda gelen Müslümanlar, vazifelerini yapıp vazife-i İlahiyeye karışmadıkları ve İslamiyet’in inkişafı hususunda umutsuzluğa düşmedikleri için mansur ve muzaffer oldular. Bu asırda yaşayan  ehl-i iman dahi sabır ve takva dairesinde vazifelerini ifa edip vazife-i ilahiyeye karışmasalar ve İslamiyet’in inkişafı hususunda da umutsuzluğa düşmeseler, yine Allah (c.c), onları geçmişte olduğu gibi mansur ve muzaffer edecektir. İnşaallah. Tarih bunun şahididir.

Mesela; asr-ı saadetten sonraki asırlarda Alem-i İslam’ı ifsad eden Ye’cüc ve Me’cüc taifesi, yeryüzünde zuhur edip İslam’ın menbalarını kurutmaya çalışınca, ehl-i imanın büyük bir kısmı, böyle bir güce karşı sarsıntı geçirip umutsuzluğa kapıldılar. İslamiyet’in inkıraza uğradığına ve bir daha inkişaf edemeyeceğine inanıp mevcud hali hoş görerek o hale rıza gösterdiler. Güçlü ve galib olan zalim taifenin muvaffakiyeti, mazlum ehl-i imanın da bela ve musibete giriftar olması, ehl-i imanın bir kısmını, o zalim taifeyi haklı, ehl-i imanı da haksız görmek gibi bir vartaya düşürdü. “Güçlü ve galib olan haklıdır.” düstur-u zalimanesine binaen, o asırda yaşayan bir kısım ulema dahi, o tecavüzata karşı dayanamamıştır. Halbuki felsefenin bu düsturu, Kur’an-ı Azimuşşan’ın “Kuvvet, haktadır.” düstur-u adilanesine karşı ikame edilmiştir. 

İşte o zamanda yaşıyan ehl-i imandan bir taife-i kalile, “Kuvvet haktadır.” düsturunu esas alıp Kitab ve sünnet etrafında birleşerek, Cenab-ı Hakk’ın rızasını ve lütfunu celbettiler. Cenab-ı Hak da o taife-i kalileyi, ihlas ve samimiyetlerinden dolayı o zalimlere karşı galib eyledi. Bu asırda dahi aynı hal caridir ve bu halden kurtuluş çaresi de ehl-i imanın, kuvveti hakta aramasıdır. Öyle ise bu asırda yaşayan ehl-i iman, kuvveti hakta bilip hak olan Kitab ve Sünnet’e temessük etmekle ve hizmet-i imaniye ve Kur’aniyede doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk'ın rızasını esas maksad yapmakla, ancak bu azim vartadan kurtulup nusret-i İlahiyeye mazhar olabilirler.
 

Kardeşlerim!

Din-i Mübin-i İslam’a hizmet eden her ferd-i mü’min, rızay-ı İlahiyi esas maksad yapmalı, riyaya girmemeli, maddi ve manevi menfaat karşılığında dininden taviz vermemeli, bid’alara tarafdar olmamalıdır. Bu asırda yaşayan ehl-i iman, hizmet-i imaniye ve Kur’aniyede bu esaslara riayet etmediği için, Cenab-ı Hak, ehl-i dalaleti, ehl-i imanın başına musallat etmiştir.  

İşte kader-i İlahi, ehl-i hak olan ehl-i imanı o galip şerir güçlere karşı çarpıştırmakla hikmet-i hafiyesini tezahür ettirir. Ehl-i hakkı, haksızlardan ayırır, çektikleri eza ve cefalara mükafat olarak dünyada onları mansur ve muzaffer eder, Din-i Hak olan İslamiyet’i bütün cihana hakim eder, ahirette ise cennet ve cemalullah ile  onları ebedi mes’ud eder. 

(Semendel Yayınlarından Yirmi Dördüncü Mektub Şerhi)

Bu yazi 2287 defa gösterilmiştir.

Yorum yapabilirsiniz :

İsim
Eposta ( Sitede görünmeyecek )
Yorum
Doğrulama Kodu
Gönder

Yorumlar :

Henüz yorum yapılmamış.

Muhammed Doğan'ın (Molla Muhammed el-Mûşî el-Kersî) beyanatları Nurmend.com sitesinden başka bir platformda yayınlanmamaktadır. © 2014-2023 | Her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Nurmend - Şerhmend
0.098 sn. deSen
↑ Yukarı